Geri git   CurcunaForum.Org > Dini Bilgiler > Dini Hikayeler
Kayıt ol Yardım Topluluk

Dini Hikayeler Dini bütün hikayeler.

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 06-05-2007   #1
Profil
GeNcAsEnA
Misafir
Avatar Yok
 
Mesajlar: n/a

Seviye: 1 [♥ Bé-Yêu ♥]
Canlılık: 0 / 0
Çekicilik: 0 / 0
Tecrübe: 0

Teşekkür
Rep
Rep Puanı :
Rep Gücü :
İtibar :
Standart Çöldeki Halka

Neyin içinde yüzüyoruz. Neyin peşinde koşuyoruz. Elbette bilmiyoruz. Bildiğimizi zannediyoruz. Bu bahçeler bir zaman bir çekirdek gibi dürülüydü. Açılmış bostanlar bir zaman bir tohum kadar küçük ve bir kabuğa sarılmış minik bir zerre idi. Zaman ve mekan da öyle.. Açılınca bu hali aldı. Belki bir çekirdek ve tohumdu önce.
Bir andı zaman, bir zerre idi mekân.
Neyin peşinde dolaşıyoruz öyleyse. Bir tohumun mu bir zerrenin mi. Ya da bunların büyülü güzelliği ve açılmış bir sofra gibi bizlere takdim edilmiş halinin peşinde mi?
Çöldeki halka gibiydi miraç günü bütün kâinat Nebiler nebisinin ardında. Sanki nişan yüzüğünü çıkarıp atmıştı nebi çöle. Ve öyle gitmişti Hakk'la vuslata. Artık başka irtibatlar bana gerekmez, deyip kâinatı çıkarıp parmağından bir yüzük, bir halka gibi atmıştı hiçlik sahrasına...
Sonra yükselmişti işte zamansızlık ve mekânsızlık iklimine…
Evet, Allah nasıldı evvelce diyen bir sahabiye Resuller resulü üstünde ve altında hava bulunmayan bir şekilde, diye cevap veriyor. Hz. Ali'ye sorulunca bu cevap, hala da öyledir, diyor.
Bunlar müşahede imbikli sözler elbette. Allah'ın ihsanıdır bu keşifler..
Lakin burada bir ince mana gizli. Hava gibi incelerden ince bir madde bile insanı zihnine bir zarar verebilir. Onun dahi silinmesi ve tamamen maddeden mücerret bir iklime yükselmek gerek Allah'ı anlamak için. Yani hiç gibi görmek kâinatı. Bir yuvarlak halka ve sonra onun da kayboluşu ve zaman ve mekânın tamamen silinişi gibi bir iklimde o bulunur ve görülür, müşahede edilir.
O zaman önümüzde ne kadar yol var siz anladınız mı? Elbette anladınız ve idrak ettiniz.
Çöldeki ve halka ve ardından bir hiç, zaten halka da sıfırı temsil için öyleydi. Ve sonra silinişiyle bu sıfır aslına incirar etti. Yani ademden geldi ademe kalboldu…
Allah yardır başka en küçük zerre bile düşünmek varlığıyla onun yanında şirktir ve kaldırmaz tevhit bunu. Nasıl insanın soluk borusuna bir minik dane bile gitse insanı öldürmeye yetiyor. Havadan başka bir şey giremez oraya. Öyleyse insanın kalbine de böyle en küçük manadan başka, uhrevi patentli olmayan bir şey girerse kalbin de ölümü mukadderdir. Şirk bir ölümdür ama ölen hala kendinin yaşıyor zanneder…
Çöldeki halkayı ne zaman parmağımızdan çıkaracağız ve atacağız sahraya. Zamanı ve mekanı ne zaman soyunacağız ruhumuzdan ve kalbimizden ve atacağız kara toprağa atar gibi ademe.. Âdeme bu yakışır aslında. İnsan olan insana bu yakışır.
Bize böyle öğretmedi mi Nebiler Nebisi miraçta bu boşamayı üç talakla. Önce dünyayı silmek sonra binmek gerek Burak'a. Yoksa Refref, Burak sizi almaz üzerine. Bir zerre kadar bile haktan başka sevda var ise silkeler ve atar üzerinden aşağı. Evet, biz böyle bir silkelenişe maruz kalmak istemiyorsak önce kendimizi silkelemeliyiz. Tozu toprağı atmalıyız üstümüzden. Manevi miraca hazırlanmanın tek yolu budur. Ahlak-ı hasene ile muttasıf olmak bu tozun silkelenmesi madde tozundan arınmaktır. Şöhretten silkinmek, mal menalden silkinmek bu tozun toprağın üstümüzden düşmesidir arza.
Tevhid ile billurlaşmadan ve sadece tevhid nakışlarıyla muttasıf olamadan bu Refref, bu Burak bizi almaz üzerine. Miraç Burak'ı ise bizim ebediyetimiz ve sonsuz hayatımız için şart bila şarttır.
İşte sahabeler bırakmamışlar bu ağırlığı ruhlarında. Bu çamurlardan, kirlerden arınmışlar. Gözyaşlarıyla ve ruhlarının teriyle yunup, ulaşmışlar ebedi seherlere önce. Sonra bir kartal gibi kanatlarını açmışlar ve güneşler güneşine doğru uruç etmişler. Ama billurdan kanatlarla veya gümüşi şahballar ile… Zebercet dokulu günlere uçmak ve elmas hakikate doğru kanatlanmak ancak böyle olur böyle…
Peki, daha sonrakiler öyle yürümemişler mi Hakk'a. Elbette onların izdüşümünde hareket etmişler. Dünyanın tozu toprağı bulaştıkça ayaklarına abdest almışlar. Eğer daha fazla bulaştıysa boy abdesti almışlar. Suları yoksa teyemmüm ile bile olsa bu kirden arınmayı düşünmüş ve öyle de yapmışlar, arınmış ve ebediyet yükünü sarınmışlar ulaşmışlar Allah'a…
Peki, şimdi bizim rehberimiz nasıl bir yol gösteriyor bizlere. Arınmayı salık vermiyor mu? Elbette… Gözyaşları bunun işareti değil mi. İniltileri bunun açıktan açığa remzi ve beyanı değil mi?
Elbette... Yoksa vatan terk edilir mi, yurdundan niçin kovulsun insan. Biliyor ki bu arınma şarttır ve herkes bu arınmaya muhtaçtır. Öyleyse vatan bile insana gurbet olur. Ve dünya bile insana zindan olur. Evet dert büyük olunca ne anne ne baba düşünülür, ne yar ne yaran…
Arınmanın yolu her şeyi terktir. Evet, sohbeti canan, diyen iniltilerinde bu melodi yok mu? Bu güfte ve bestenin tınısı bulunmuyor mu seher bakışlı, ümit nakışlı bahadırın.
Elbette öyle.
Çöldeki halkayı parmağına geçiren insan… O halkayı yerine koy… Onu giyinme. Onu giyinmek ateş giyinmek gibi acı verir insana.
Parmağından o yüzüğü çıkar at. Ve sen manevi yüzükleri tak şahadet parmağına. Tevhit yüzüğünü tak. İstersen serçe parmağına kadar yüzükle doldur parmaklarını. Esma yüzüklerini tak, onları giyin, onları bir hulle gibi ruhuna giydir…
İşte budur gerçek kurtuluş. Bu hulle ile git Hakk'ın huzuruna. İnsanın yükselişi böylece tamam olur. İnsan bu yükselişle rıza ve rıdvanı bulur…
GeNcAsEnA isimli üyenin yazdığı bu Mesajı değerlendirin.   Alıntı ile Cevapla
 

Etiketler
coldeki, halka


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Tüm Zamanlar GMT +3 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 10:18.


Powered by vBulletin® Version 3.8.5
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.